Hikaye bu ya!
Şehrin birinde Seyd Yıldızlı isminde kendini medya patronu sanan birisi yaşarmış. Kendisine çok dokunan olmadığı için bir belediyede çalışan memurun birine kendi sahip olduğu medyada müstear isimle onun bunun aleyhinde yazılar yazdırırmış. Ne olursa olsun, nasıl iftira atarsa atsın ya da yalan yazarsa yazdırsın hiçbir şekilde ceza almazmış.
Bu kişinin en önemli vasıflarından birisi de başka medya organlarına iş yapmasına rağmen pek fazla para ödemezmiş. Bu yüzden uçan kuşa borcu varmış. Ama "esnaflıkta olur böyle şeyler" diyerek de kimseye borcunu ödemezmiş. Dindar görünürmüş ancak iş başkasının hakkını ödemeye gelince Allah'tan korkmaz gibi davranışlar sergilermiş. Bu yüzden çalışanları tarafından bile sosyal medya ortamında yerden yere vurulurmuş. İş yaptırdığı ya da reklam yayınlattığı bazıları her şeye rağmen parasını ancak kendi üzerinde makul olmayan baskılar yaptığı takdirde alabilmiş olsa da çok büyük bölününe ödeme yapmazmış. Zamanla uçan kuşa bile borcu olmuş!
Medya sahibi olunca istediği gibi ona buna iftira atabileceğini düşünen bu şahıs şehirdeki kamu kurumlarına ve belediyelere de baskı yaparmış. Üniversitelerin genel sekreterlerine kendi medyasına reklam vermiyorlar diye tehditler savurduğu ortalıkta konuşulur hale gelmiş. Hatta şehirdeki belediyelerden birinin başkanına "Eşinizle ilgili olarak elimizde kaset var. Reklam-ilan konusunda bir gelişme olmazsa onu yayımlayacağız" diye tehdit ettiği orta yerde konuşulmaya başlanmış.
İddialara göre; benzer şekilde şehrin milletvekillerinden birinin danışmanını da "Benim medyama neden ilan-reklam vererek destek olmuyorsunuz!" diyerek tehdit etmiş. Yine iddialara göre şehirdeki belediyelere, özel hastanelere din bayramlarda, özel günlerde medyasında reklam koyar sormadan, sonradan da gidip parasını tahsil edermiş. Ödemeye yanaşmayanı da kendi yol ve yöntemleriyle hizaya getirmeye çalışırmış.
Sürekli olarak iktidara yakın durduğu ve müstear isimleri üzerinden ona buna saldırdığı için de hemen hiç ceza almazmış. Adeta "Ali kıran baş kesen" olmuş. Kendisine her şeye rağmen karşı koymaya çalışan yakın çevresindekileri hukuk sistemini kullanarak susturmaya çalışırmış. Hukuk sistemini yanıltacak şekilde iftiralar uydurmakta ya da kendisinin aleyhine olan delilleri karartmakta çok mahirmiş!
Hikaye bu ya; bir gün kendi sektöründen bir deli çıkmış ve 'Bundan sonra sen olumsuz, kötü bir şey yaparsan ben de onu yazacağım" diye karşısına dikilmiş. Çok panik olmuş. Ne yapacağını şaşırmış. Hemen mağduriyet edebiyatı yapmaya başlamış. Çevresindekilere kimseye borcu olmadığını söylüyormuş ama uçan kuş dahil kimse sözüne inanmıyormuş. Çünkü bu konuda rahatça yalan söyleyebildiğini herkes biliyormuş.
Peki bitti mi?
Biter mi hiç. Biraz da bir sonraki yazımıza kalsın!